Pazartesi, Ekim 20, 2008

Zeki Müren'in yazdığı yazılar - 2

"bir mektuba gene gece vakti cevap veriyorum. eylül ayındayız. rüzgâr, evimin camlarına ipince bir yağmur savuruyor. mektup, dört sayfa ve bir hatıra defterinden koparılmış… bilmem ki, siz de hatıra defterleri tutuyor musunuz? ben, her anımı bir defterin sayfalarına yazmışımdır. o defterler nerede, bilmem… bana gelen mektup hatıra defterimden dört sayfa diyorum. çünkü her sayfa ayrı ayrı çiçeklerin motiflerini taşıyor. genç kızlar böyledir zaten… her şeyin ince ve hassas tarafını buluverirler. ve insanı, kalbinden yakalarlar… bu mektubu okurken de bir elim kalbimin üstündeydi, inanınız! "zeki ağabey" diyor, mektubunda handan… yaşını bilmiyorum, ama bu kızın ismi mektubun altındaki imzasına bakılırsa handan!

ve bu gülü kokluyorum…
"zeki ağabey! dedikodu mecmuasında çıkan yazılarınızı sektirmeden takip ediyorum. bilhassa beşinci sayısında size mektup yazan o felçli kızın dayanılmaz hayatını okudum. ve emin olun sizden daha çok üzüldüm ve saatlerde ağladım…

ben sakat değilim… fakat, aşkta talihim yok… oysa çirkin de sayılmam… gelgelelim talihsizim… hayatta üç defa sevdim… bakın, anlatayım size:
"birincisi karşılıksız aşktı. yani, onun haberi bile yoktu. kendisine belli etmeden onu tam beş yıl sevdim… dile kolay değil mi? derken günün birinde o başka ere gitti. bir yeşil gözlerin kaldı hafızamda ve büyülü bakışları…

ikinci aşkım karşılıksız değildi ve birbirimizi sevdik… bu macera 4 yıl devam etti… ama son günlerde ondan soğuyuverdim… nedendir anlayamadım… birden bire tiksindim, işte…

üçüncüsünün hikayesine gelince, bu da karşılıksız bir aşktı. onun haberi vardı, fakat nedense beni sevemedi. hatta bir kız yüzün den benim bir sırrımı ortaya çıkardı. onu çıldırasıya seviyordum, oysa. sonra anlıyorum ki ondan başkasını sevmeyeceğim.

bu son günlerde kendimi onun tesirinden kurtarmaya çalışıyorum. işte bu yüzden erkeklere itimadım kalmadı. ilk aşkımı ne o bildi, ne başkası… ikincisini o bildi, fakat son zamanlarda her ikimiz birbirimizi unuttum, üçüncüsü malûm.

halbuki ben beni hakikaten seven ve sevgisinden emin olduğum birisini sevmek istiyordum. çok içliyim. en ufak bir şeyden müteessir oluyorum, kırılıyorum.

çok ince ruhluyum. söyleyin zeki ağabey ne yapayım? beni sevmeyen ve benim sırlarımı bir kız yüzünden meydana çıkaran bir çocuğu nasıl seveyim? ve ben istiyorum ki ebediyen seveyim. sizin ince ruhunuzdan süzülen tatlı sözlerinizi sabırsızlıkla bekliyorum… saygılarımla…
"handan"

sonra bu sayfalardan başımı kaldırıyorum. yıldızlara bakıyorum. ay'a! semalardan antoine bret'in sesi geliyor kulağıma:
-aşkın ilk ahı, zekânın son ahı'dır!
siz temiz kalpli okuyucum ilk ve son ahı birden çekmişsiniz… aşk insanın kaderini örer ve insan ancak sevebildikçe insandır… niçin yaşıyoruz? hep birini sevebilmek için… ama bu ara hatalarımız çok oluyor. orhan veli'nin şu mısralarını bilir misiniz?

ölünce kirlerimizden temizlenir,
ölünce bir de iyi adam oluruz.
şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
hepsini unuturuz!
madem ki insanız, seveceğim, sevilmeyeceğiz, ihtiraslarımız olacak ve kaderimizi yaşayacağız… bütün bunlara rind bir eda ile gülebiliyor musunuz? size ne mutlu! kısaca, aldırmayın ve bir başkasını sevmeye bakın… madem ki sevmek istiyorsunuz… yeryüzünde sevilecek insan mı yok?"

Zeki Müren, dedikodu dergisi, 1960.

Hiç yorum yok: