Pazartesi, Ekim 20, 2008

Zeki Müren'in yazdığı yazılar - 3

ahh minel aşk

müsaade ederseniz ben de insanım ve benim de birtakım zaaflarım var… bu itibarla burada kendime gelen bir aşk mektubunu ele alacağım.. hissime karşı olan bu mağlûbiyetimi mazur görürsünüz zannediyorum. bununla beraber konuyu şahsımdan uzaklaştırarak mümkün mertebe umumileştireceğim. imza yerine, yan yana beş nokta kullanan kız okuyucum, inci gibi, fakat titrek bir yazıyla şöyle hitabediyor:

"size nasıl hitabedeyim, bilmiyorum… çünkü bir erkeğe bu ilk mektubum…
söyleyin bana bakalım: bu umulmaz derdime de bir şifa bulabilecek misiniz?
o kadar perişanım ki, seviyorum zeki bey… on yedi yaşın ilk heyecanı ve aşkın en dayanılmaz ateşiyle seviyor ve yanıyorum. yanardağlardan fışkıran lâvlar gibi, muhitimi de neredeyse yakacağım, efendim…

gündüz hayallerimi dolduran, gece rüyalarımı süsleyen yalnız sevdiğim insan ve ilk aşkımın sahibi benim…
o kadar ümitsizimim ki zeki bey… iyi biliyorum ki, aşkım ebediyen tek taraflı kalmaya mahkûm… fakat, ben zaten mukabele beklemek için sevmiyorum ki… insan haddini bilmeli değil mi fendim…
ama ne kadar ümitsiz, ne kadar perişan olsam bu büyük aşkımı öyle seviyorum ki… büyük yıldızım, bu beni yakan ateşle ölürken bile beraber ve mesut olacağım efendim.
muhakkak ki yüksek zekânız ve hassas kalbiniz benim bağlandığım insanın kim olduğunu size keşfettirecektir. yoksa bilmem, kulağınıza mı fısıldayayım:

bu sütunlarda siz sorulan sûallere cevap veriyorsunuz. bu, benim için çok büyük müjde oldu. çünkü size doğrudan doğruya yazsaydım, cevap alamazdım. belki şimdi bu sütun sayesinde benim zavallı ve tek taraflı sevgime merhamet edip bir teselli cevabı lütfedersiniz, beni ihya edersiniz. bilseniz o zaman öyle mesut bir kız olacağım ki… sonra sizden, bir ricam daha olacak. hani şaheserlerinizden bir şarkınız vardı: "yaşamak zevk verir" diye. bunu okurken, bir an olsun beni hatırlarsınız değil mi?... "

cevabıma, "ahh, minel aşk! " diye başlayacağım… sevmek, ne güzel şeydir. şu kız okuyucum, kendisini hiç tanımadığım halde, gözümde öyle ulvî, öyle şayanı hürmet ki… ama heyhat, sevdiği insan kendi tasarrufunda bile değil… elbetteki benim de bir kalbim var ve ben de aşık oluyorum… gelgelelim herkes gibi sevgilime sevgimi ilân etmek hürriyetim yok. bu yüzden de seversem, için için sevmeye mahkûmum… inanın, benim aşk kaderim, bu cici kızınkinden daha iyi değil. o, imzasız da olsa, sevdiği bir insana mektup yazabiliyor. benim de rüyalarıma ne kızlar girip çıkmıştır… mavi gözlüsünü mü istersiniz, yeşil gözlüsünü mü? mektup yazamıyorum ama, onlar için ancak şarkı yazabiliyorum. bunun için şarkılarım yalnız başkalarına değil, bana da teselli veriyor… ama, her zaman bu böyle olmuyor… gönlümce ithaf ettiğim kız geliyor aklıma, bazılarında ve hüzün doluyorum… zaman zaman sizde de bu böyle olmaz mı?

söz, cici kız! "yaşamak zevk verir" şarkısını okurken gözlerimi yumup seni anacağım… müsterih ol emi!.

Zeki Müren, dedikodu dergisi, 07. 10. 1960

1 yorum:

bleublancrouge dedi ki...

Paylaşımlarınız çok güzel, teşekkür ederim =) Zeki Müren'in yazdığı yazıları okumak ayrıca hoşuma gitti, fazlasını görmek ümidiyle...