Pazartesi, Ekim 20, 2008

Bekir Coşkun'u Zeki Müren keşfetmiştir!

arda uskan'ın 2005 yılında bekir coşkun'la haftalık dergisi için yaptığı röportajdan:

"
arda uskan: o zaman şu zeki müren meselesinin aslını bir anlatsanıza... sizi pavyonda mı keşfetmiş?
bekir coşkun: ben aslında müzisyenim. müzisyen ruhu duygusaldır. hiçbir zaman kavgacı değildir. aynı zamanda da köşe yazdığım için insanları üzmek de biraz benim işim. “biraz ağlar, biraz güler” derler ya, öyle bir insanım. o yıllarda üniversitenin ilk sınıfındayım. batakhane gibi bir yerde kanun çalıyorum. bir akşam kanun taksimi yaparken zeki müren geldi. herhalde o kadar kötü çalıyormuşum ki “kim bu?” diye sormuş. “hukukta okuyor, öğrenci” demişler. o zaman beni yanına çağırdı. “ders kitapların da buradaymış doğru mu?” diye sordu.

arda uskan: ders kitaplarınız orada ne arıyor?
bekir coşkun: boşluklarda orada da ders çalışıyorum. kitapları istedi. roma hukuku'nun ilk birkaç sayfasından sorular sordu. sonra “yavrucuğum senin burada çalışman olmaz” dedi. “ailelerin gittiği içkisiz bir gazino var, orada çalacaksın.” gerçekten de ertesi gün bir aile gazinosu olan güney park'ta çalmaya başladım. oraya da tembih etmiş, “saat onda işi bitecek, ders çalışacak bu çocuk” diye. zeki müren'in nasıl yüce bir insan olduğunu benim kadar hiç kimse bilmez.

arda uskan: daha sonra görüştünüz mü?
bekir coşkun: hayır, hiç görüşmedik. hasta olduğunu duyduğum zaman bu olayı yazdım. birkaç gün sonra da rahmetli oldu zaten."

Zeki Müren'in yazdığı yazılar - 3

ahh minel aşk

müsaade ederseniz ben de insanım ve benim de birtakım zaaflarım var… bu itibarla burada kendime gelen bir aşk mektubunu ele alacağım.. hissime karşı olan bu mağlûbiyetimi mazur görürsünüz zannediyorum. bununla beraber konuyu şahsımdan uzaklaştırarak mümkün mertebe umumileştireceğim. imza yerine, yan yana beş nokta kullanan kız okuyucum, inci gibi, fakat titrek bir yazıyla şöyle hitabediyor:

"size nasıl hitabedeyim, bilmiyorum… çünkü bir erkeğe bu ilk mektubum…
söyleyin bana bakalım: bu umulmaz derdime de bir şifa bulabilecek misiniz?
o kadar perişanım ki, seviyorum zeki bey… on yedi yaşın ilk heyecanı ve aşkın en dayanılmaz ateşiyle seviyor ve yanıyorum. yanardağlardan fışkıran lâvlar gibi, muhitimi de neredeyse yakacağım, efendim…

gündüz hayallerimi dolduran, gece rüyalarımı süsleyen yalnız sevdiğim insan ve ilk aşkımın sahibi benim…
o kadar ümitsizimim ki zeki bey… iyi biliyorum ki, aşkım ebediyen tek taraflı kalmaya mahkûm… fakat, ben zaten mukabele beklemek için sevmiyorum ki… insan haddini bilmeli değil mi fendim…
ama ne kadar ümitsiz, ne kadar perişan olsam bu büyük aşkımı öyle seviyorum ki… büyük yıldızım, bu beni yakan ateşle ölürken bile beraber ve mesut olacağım efendim.
muhakkak ki yüksek zekânız ve hassas kalbiniz benim bağlandığım insanın kim olduğunu size keşfettirecektir. yoksa bilmem, kulağınıza mı fısıldayayım:

bu sütunlarda siz sorulan sûallere cevap veriyorsunuz. bu, benim için çok büyük müjde oldu. çünkü size doğrudan doğruya yazsaydım, cevap alamazdım. belki şimdi bu sütun sayesinde benim zavallı ve tek taraflı sevgime merhamet edip bir teselli cevabı lütfedersiniz, beni ihya edersiniz. bilseniz o zaman öyle mesut bir kız olacağım ki… sonra sizden, bir ricam daha olacak. hani şaheserlerinizden bir şarkınız vardı: "yaşamak zevk verir" diye. bunu okurken, bir an olsun beni hatırlarsınız değil mi?... "

cevabıma, "ahh, minel aşk! " diye başlayacağım… sevmek, ne güzel şeydir. şu kız okuyucum, kendisini hiç tanımadığım halde, gözümde öyle ulvî, öyle şayanı hürmet ki… ama heyhat, sevdiği insan kendi tasarrufunda bile değil… elbetteki benim de bir kalbim var ve ben de aşık oluyorum… gelgelelim herkes gibi sevgilime sevgimi ilân etmek hürriyetim yok. bu yüzden de seversem, için için sevmeye mahkûmum… inanın, benim aşk kaderim, bu cici kızınkinden daha iyi değil. o, imzasız da olsa, sevdiği bir insana mektup yazabiliyor. benim de rüyalarıma ne kızlar girip çıkmıştır… mavi gözlüsünü mü istersiniz, yeşil gözlüsünü mü? mektup yazamıyorum ama, onlar için ancak şarkı yazabiliyorum. bunun için şarkılarım yalnız başkalarına değil, bana da teselli veriyor… ama, her zaman bu böyle olmuyor… gönlümce ithaf ettiğim kız geliyor aklıma, bazılarında ve hüzün doluyorum… zaman zaman sizde de bu böyle olmaz mı?

söz, cici kız! "yaşamak zevk verir" şarkısını okurken gözlerimi yumup seni anacağım… müsterih ol emi!.

Zeki Müren, dedikodu dergisi, 07. 10. 1960

Zeki Müren'in yazdığı yazılar - 2

"bir mektuba gene gece vakti cevap veriyorum. eylül ayındayız. rüzgâr, evimin camlarına ipince bir yağmur savuruyor. mektup, dört sayfa ve bir hatıra defterinden koparılmış… bilmem ki, siz de hatıra defterleri tutuyor musunuz? ben, her anımı bir defterin sayfalarına yazmışımdır. o defterler nerede, bilmem… bana gelen mektup hatıra defterimden dört sayfa diyorum. çünkü her sayfa ayrı ayrı çiçeklerin motiflerini taşıyor. genç kızlar böyledir zaten… her şeyin ince ve hassas tarafını buluverirler. ve insanı, kalbinden yakalarlar… bu mektubu okurken de bir elim kalbimin üstündeydi, inanınız! "zeki ağabey" diyor, mektubunda handan… yaşını bilmiyorum, ama bu kızın ismi mektubun altındaki imzasına bakılırsa handan!

ve bu gülü kokluyorum…
"zeki ağabey! dedikodu mecmuasında çıkan yazılarınızı sektirmeden takip ediyorum. bilhassa beşinci sayısında size mektup yazan o felçli kızın dayanılmaz hayatını okudum. ve emin olun sizden daha çok üzüldüm ve saatlerde ağladım…

ben sakat değilim… fakat, aşkta talihim yok… oysa çirkin de sayılmam… gelgelelim talihsizim… hayatta üç defa sevdim… bakın, anlatayım size:
"birincisi karşılıksız aşktı. yani, onun haberi bile yoktu. kendisine belli etmeden onu tam beş yıl sevdim… dile kolay değil mi? derken günün birinde o başka ere gitti. bir yeşil gözlerin kaldı hafızamda ve büyülü bakışları…

ikinci aşkım karşılıksız değildi ve birbirimizi sevdik… bu macera 4 yıl devam etti… ama son günlerde ondan soğuyuverdim… nedendir anlayamadım… birden bire tiksindim, işte…

üçüncüsünün hikayesine gelince, bu da karşılıksız bir aşktı. onun haberi vardı, fakat nedense beni sevemedi. hatta bir kız yüzün den benim bir sırrımı ortaya çıkardı. onu çıldırasıya seviyordum, oysa. sonra anlıyorum ki ondan başkasını sevmeyeceğim.

bu son günlerde kendimi onun tesirinden kurtarmaya çalışıyorum. işte bu yüzden erkeklere itimadım kalmadı. ilk aşkımı ne o bildi, ne başkası… ikincisini o bildi, fakat son zamanlarda her ikimiz birbirimizi unuttum, üçüncüsü malûm.

halbuki ben beni hakikaten seven ve sevgisinden emin olduğum birisini sevmek istiyordum. çok içliyim. en ufak bir şeyden müteessir oluyorum, kırılıyorum.

çok ince ruhluyum. söyleyin zeki ağabey ne yapayım? beni sevmeyen ve benim sırlarımı bir kız yüzünden meydana çıkaran bir çocuğu nasıl seveyim? ve ben istiyorum ki ebediyen seveyim. sizin ince ruhunuzdan süzülen tatlı sözlerinizi sabırsızlıkla bekliyorum… saygılarımla…
"handan"

sonra bu sayfalardan başımı kaldırıyorum. yıldızlara bakıyorum. ay'a! semalardan antoine bret'in sesi geliyor kulağıma:
-aşkın ilk ahı, zekânın son ahı'dır!
siz temiz kalpli okuyucum ilk ve son ahı birden çekmişsiniz… aşk insanın kaderini örer ve insan ancak sevebildikçe insandır… niçin yaşıyoruz? hep birini sevebilmek için… ama bu ara hatalarımız çok oluyor. orhan veli'nin şu mısralarını bilir misiniz?

ölünce kirlerimizden temizlenir,
ölünce bir de iyi adam oluruz.
şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
hepsini unuturuz!
madem ki insanız, seveceğim, sevilmeyeceğiz, ihtiraslarımız olacak ve kaderimizi yaşayacağız… bütün bunlara rind bir eda ile gülebiliyor musunuz? size ne mutlu! kısaca, aldırmayın ve bir başkasını sevmeye bakın… madem ki sevmek istiyorsunuz… yeryüzünde sevilecek insan mı yok?"

Zeki Müren, dedikodu dergisi, 1960.

Zeki Müren'in yazdığı yazılar - 1

benim arkadaşlarım! yüzlerini dahi görmediğim, bilmediğim, samimi ve vefakâr arkadaşlarım! sizlerle karşı karşıya gelmek ve samimi bir hasbihalde bulunmayı arzulamak, senelerden beri içimi yakan bir ateşti. bana yazdığınız mektuplara cevap alamadığınız zaman, emin olunuz en az sizler kadar mahzun olmuş, en az sizler kadar ben de kendime kızmışımdır. fakat beni bu şekilde hareket etmeğe mecbur tutan birçok sebepler var. ne kadar isterdim bu sebepleri sizlere jean jack rousseau gibi samimi bir şekilde itiraf etmeyi. fakat mümkün değil. ama diyeceksiniz ki, büyük filozof j. j. rousseau her şeyini itiraf edebilmek cesaret meselesi değil. j. j. rousseau her şeyini itiraf ederken kendisini bağlayan bir hatıra ve bu hatıraya karşı bir hürmeti yoktu. benim ise her zaman içimde taht kurmuş eski bir hatıram ve bu hatıraya karşı ruhumun en ücra köşelerinden kopup gelen bir hürmet ve sevgim var. hiçbir şey değilken, bursa’nın düzensiz taşları üzerinde sadece zeki olarak dolaşırken beni seven bir insanın belki hatırasına, belki de şahsına olan hürmetimden yazamam, itiraf edemem.

aşktan korkan insanlar aşkını saklayanlardır. ben ise aşktan korkmuyorum. korkmadığım için de aşkımı itiraf etmekten çekinmiyorum. birçoklarınız bana kızdınız ve yazdığınız mektuplarda beni aşktan, histen mahrum bir insan olarak itham ettiniz. halbuki ben, bu en ağır ithamlarınızı bile büyük bir aşk içinde okudum. sizler beni acı sözlerinizle iğneleyip derin bir sükûn ve huzura kavuştuktan sonra acaba benim çektiğim ıstırabı duydunuz mu?aşk için yanaklarımdan süzülen yaşların dudaklarımda bıraktığı o tuzlu lezzeti sizler de bir an olsun hissetiniz mi, tattınız mı?

bütün dünya edebiyatını tetkik ediniz ve en büyük sanatkârlar, aynı zamanda en büyük âşıklardır. aşk, bir bestenin, bir şarkını, bir romanın, bir tablonun velhasıl bir eserin doğmasında en büyük amildir. her var olan şeyin sebebi ve mahsûlü bence aşktır ve en büyük âşık da tanrı’dır.
peygamberine:
“sen olmasaydın, sen olmasaydın ben bu kâinatı yaratmazdım” diyen tanrı’dan aldığımız aşkla, aşk için, aşka hasretiz.
hürmet ve sevgilerimle aziz dostlarım ve muhterem okuyucularım…”

zeki müren, artist dergisi, 1960.

Pazar, Ekim 19, 2008

Zeki Müren'e neden paşa/paşam deniyordu?

Cevabını şu videodan öğrenebilirsiniz:

http://www.youtube.com/watch?v=S2sUiJ6K-bA

Video içeriğinin dökümü:

-sizi yakından tanıyanlar, adınızla değil de “paşam” diye hitap ederler. bu sözcüğün yaşamınızda bir anısı ve geçmişi olması gerekir. bunu dinleyebilir miyiz?

zeki müren: gayet tabi, hemen cevaplayayım efendim. bunu bir çok kişi sordu bana bugüne kadar.
efendim, 1969 yılında, aspendos konserimden * sonra, antalya halkı bana “sanatın paşası” ismini layık gördüler, teveccüh gösterdiler ve antalya’da “paşam paşam” diye hitap etmeye başladılar. sonra, bu bodrum’da duyuldu, bodrum halkı da “paşam” diye hitap etmeye başladı ve şimdi istanbul’da, başka şehirlerde, her ortamda “paşam” diyorlar. ben “bana ‘paşam’ diye hitap edin” demedim hiç kimseye. zaten böyle bir şey düşünülemez benim için. fakat bu tabir beni rahatsız etmiyor. alışıldı gibi bir şey. alıştım adeta. bir çok kişi “paşam” diyor efendim.

Zeki Müren - Köprüden geçti gelin














izle
indir
rar şifresi: zekimuren.blogspot.com

Youtube'a nasıl girebilirim?

Blogdaki videolar Youtube'da olduğu için çoğu kullanıcı izleyemiyor.
Bildiğiniz gibi Youtube'a mayıs ayından beri Türkiye'den girilemiyor.
Fakat bilgisayarınızda çeşitli ayarlar yaparak girebilirsiniz.

Birileri yememiş içmemiş, ayarları kendini yapan bir program yazmış.
Tek yapmanız gereken programı kurmak.

Buradan indirebilirsiniz

Cumartesi, Ekim 18, 2008

Gitme sana muhtacım

Bu şarkı, "Eskimeyen dost" albümünde bulunur.
Sözü ve müziği Selami Şahin'e aittir.
Sözleri:

Gitme, sana muhtacım,
Gözümde nursun, başımda tacım, muhtacım...
Beni öldür öyle git, yaşamak için
Senin sevgine muhtacım

Muhtacım gözlerine, muhtacım sözlerine
uzattım ellerimi, muhtacım ellerine gitme

Şimdi bomboş ellerim
Seni çağırır yaşlı gözlerim muhtacım
Beni öldür öyle git
Yaşamak için senin sevgine muhtacım

Sensiz bir dünyadayım,
Gerçekten uzak bir rüyadayım muhtacım
Beni sensiz dünyadan, sonsuz rüyadan
Uyandır da git muhtacım

Muhtacım gözlerine, muhtacım sözlerine
Ruhumu ısıtacak sımsıcak nefesine gitme

Gitme, sana muhtacım, gözümde nursun
Başımda tacım, muhtacım...
Beni öldür öyle git
Yaşamak için senin sevgine muhtacım

tekrar merhaba!

Çok ihmal ettiğim bu siteye artık emek vermenin zamanı geldi.
Bundan sonra Zeki Müren ile ilgili her şeyi burada bulabileceksiniz.
Elime geçen her şeyi paylaşacağım.